SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

VASİYET BAHSİ

<< 1628 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

5 - (1628) حدثنا يحيى بن يحيى التميمي. أخبرنا إبراهيم بن سعد عن ابن شهاب، عن عامر ابن سعد، عن أبيه. قال:

 عادني رسول الله صلى الله عليه وسلم. في حجة الوداع، من وجع أشفيت منه على الموت. فقلت: يا رسول الله! بلغني ما ترى من الوجع. وأنا ذو مال. ولا  يرثني إلا ابنة لي واحدة. أفأتصدق بثلثي مالي؟ قال (لا) قلت: أفأتصدق بشطره؟ قال (لا. الثلث. والثلث كثير. إنك إن تذر ورثتك أغنياء، خير من أن تذرهم عالة يتكففون الناس. ولست تنفق نفقة تبتغي بها وجه الله، إلا أجرت بها. حتى اللقمة تجعلها في في امرأتك). قال: قلت: يا رسول الله! أخلف بعد أصحابي؟ قال (إنك لن تخلف فتعمل عملا تبتغي به وجه الله، إلا ازددت به درجة ورفعة. ولعلك تخلف حتى ينفع بك أقوام ويضر بك آخرون. اللهم! أمض لأصحابي هجرتهم. ولا  تردهم على أعقابهم. لكن البائس سعد بن خولة).

قال: رثى له رسول الله صلى الله عليه وسلم من أن توفى بمكة.

 

[ش (عن أبيه) هو سعد بن أبي وقاص.

(أشفيت منه على الموت) أي قاربته وأشرفت عليه. يقال: أشفى عليه وأشاف، قاله الهروي.

(ولا يرثني إلا ابنة لي واحدة) أي لا يرثني من الولد وخواص الورثة. وإلا فقد كان له عصبة. وقيل: معناه لا يرثني من أصحاب الفروض.

(والثلث كثير) بالمثلثة، وبعضها بالموحدة: كبير. وكلاهما صحيح. قال القاضي: يجوز نصب الثلث الأول ورفعه. أما النصب فعلى الإغراء. أو على تقدير فعل. أي أعط الثلث. وأما الرفع فعلى أنه فاعل. أي يكفيك الثلث. أو أنه مبتدأ وحذف خبره. أو خبر محذوف المبتدأ.

(إنك إن تذر ورثتك أغنياء) قال القاضي: رحمه الله: روينا قوله: إن تذر بفتح الهمزة وكسرها. وكلاهما صحيح. والمعنى تركك إياهم مستغنين عن الناس خير من أن تذرهم عالة أي فقراء.

(يتكففون الناس) أي يسألونهم بمد أكفهم إليهم.

(حتى اللقمة) بالجر على أن حتى جارة. وبالرفع على أن كونها ابتدائية، والخبر تجعلها. وبالنصب عطفا على نفقة.

(أخلف بعد أصحابي) قال القاضي: معناه أحلف بمكة بعد أصحابي؟ فقاله إما إشفاقا من موته بمكة لكونه هاجر منها وتركها لله تعالى، فخشى أن يقدح ذلك في هجرته أو في ثوابه عليها. أو خشى بقاءه بمكة بعد انصراف النبي صلى الله عليه وسلم وأصحابه الى المدينة، وتخلفه عنهم بسبب المرض.

(إنك لن تخلف) المراد بالتخلف طول العمر والبقاء في الحياة بعد جماعات من أصحابه.

(ولعلك تخلف حتى ينفع بك أقوام) هذا الحديث من المعجزات. فإن سعدا رضي الله عنه عاش حتى فتح العراق وغيره. وانتفع به أقوام في دينهم ودنياهم. وتضرر به الكفار في دينهم ودنياهم. وولي العراق فاهتدى على يديه خلائق وتضرر به خلائق بإقامته الحق فيهم، من الكفار ونحوهم.

(اللهم أمض لأصحابي في هجرتهم) أي أتممها ولا  تبطلها ولا  تردهم على أعقابهم بترك هجرتهم ورجوعهم عن مستقيم حالهم المرضية.

(لكن البائس سعد بن خولة) البائس هو الذي عليه أثر البؤس، وهو الفقر والقلة.

(رثى له رسول الله صلى الله عليه وسلم من أن توفى بمكة) قال العلماء: هذا من كلام الراوي، وليس هو من كلام النبي صلى الله عليه وسلم. بل انتهى كلامه صلى الله عليه وسلم بقوله (لكن البائس سعد بن خولة). فقال الراوين تفسيرا لمعنى هذا الكلام: إنه يرثيه النبي صلى الله عليه وسلم ويتوجع له ويرق عليه لكونه مات بمكة. واختلفوا في قصة سعد بن خولة. فقيل: لم يهاجر من مكة حتى مات بها. وذكر البخاري أنه هاجر وشهد بدرا ثم انصرف الى مكة ومات بها. وقال ابن هشام: إنه هاجر الى الحبشة الهجرة الثانية، وشهد بدرا وغيرها وتوفي بمكة حجة الوداع، سنة عشر. وقيل: توفي بها سنة سبع في الهدنة، خرج مجتازا من المدينة. فقيل: سبب بؤسه سقوط هجرته لرجوعه عنها مختارا وموته بها. وقيل: سبب بؤسه موته بمكة على أي حال كان، وإن لم يكن باختياره. لما فاته من الأجر والثواب الكامل بالموت في دار هجرته، والغربة عن وطنه الذي هجره لله تعالى].

 

{5}

Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivayet etti. (Dediki): Bize İbrahim b. Sa'd, İbni Şihâb'dan, o da Amir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen haber verdi. Şöyle demiş:

 

Veda' haccında (ıztırabından) öle yazdığım bir sızı dolayısiyle Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni dolaşmağa geldi. Bu münasebetle dedim ki:

 

  Ya Resûlâllah! Ağrılarım gördüğün dereceye geldi. Ben mal sahibiyim. Bir tek kızımdan başka mirasçım da yok. Malımın üçte ikisini tesadduk edeyim mi?

 

«Hayır!» cevabını verdi.

 

  O hâlde yarısını tesadduk edeyim mi?

 

«Hayır! Üçte bîrini!.. Üçte bir de çok a!.. Çünkü sen mirasçılarını zengin bırakırsan bu, onları muhtaç, âleme el açar vaziyette bırakmandan daha hayırlıdır. Eğer sen bir yiyecek infak eder de onunla Allah'rn rızasını dilersen, ondan dolayı mutlaka mükâfat görürsün; karının ağzına attığın lokma dolayısiyle bile!..» buyurdu. (Ben):

 

  Yâ Resûlâllah, arkadaşlarım (ayrıldık) dan sonra ben (burada) kalacakmıyım? dedim.

 

«Şayet sen geri kalır da kendisiyle Allah'ın rızâsını dilediğin bir iş yaparsan mutlaka o iş sebebiyle derecen ve yüksekliğin artar! Belki de uzun zaman geri kalırsın da senden bir takım insanlar faydalanır; bir takımları da zarar görür. Allahım, ashabımın hicretini tamama erdir; onları geri döndürme! Lâkin zavallı Sa'd b. Havledir...» buyurdular.

 

Sa'd Mekke'de vefat ettiği için Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun hakkında taziyede bulundu.

 

 

(1628) - حدثنا قتيبة بن سعيد وأبو بكر بن أبي شيبة. قالا: حدثنا سفيان بن عيينة. ح وحدثني أبو الطاهر وحرملة. قالا: أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس. ح وحدثنا إسحاق بن إبراهيم وعبد بن حميد. قالا: أخبرنا عبدالرزاق. أخبرنا معمر. كلهم عن الزهري، بهذا الإسناد، نحوه.

 

{…}

Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivayet etti. H.

Bana Ebu't-Tâhir ile Harmele de rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize ibni Vehb baber verdi. (Dediki): Bana Yûnus haber verdi. H.

 

Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd dahî rivayet ettiler. (Dedilerki): Bîze Abdürrazzâk haber verdi. (Dediki): Bize Ma'mer haber verdi.

 

Bu râvilerin hepsi Zührî'den bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivayet etmişlerdir.

 

 

2 م - (1628) وحدثني إسحاق بن منصور. حدثنا أبو داود الحفري عن سفيان عن سعد بن إبراهيم، عن عامر بن سعد، عن سعد. قال: دخل النبي صلى الله عليه وسلم علي يعودني. فذكر بمعنى حديث الزهري. ولم يذكر قول النبي صلى الله عليه وسلم في سعد بن خولة. غير أنه قال: وكان يكره أن يموت بالأرض التي هاجر منها.

 

{…}

Bana İshâk b. Mansur da rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Dâvûd El-Haferî, Süfyân'dan, o da Sa'd b. İbrahim'den, o da Âmir b. Sa'd'dan, o da Sa'd'dan naklen rivayet etti. Sa'd:

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni dolaşmaya yanıma girdi...» diyerek Zührî'nin hadîsi mânâsında rivayette bulunmuş; fakat Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Sa'd b. Havle hakkındaki sözünü zikretmemiş; yalnız: Sa'd kendisinden hicret ettiği bir yerde ölmekten çekiniyordu.» demiştir.

 

 

6 - (1628) وحدثني زهير بن حرب. حدثنا الحسن بن موسى. حدثنا زهير. حدثنا سماك بن حرب. حدثني مصعب بن سعد عن أبيه. قال:

 مرضت فأرسلت إلى النبي صلى الله عليه وسلم. فقلت: دعني أقسم مالي حيث شئت. فأبى. قلت: فالنصف؟ فأبى. قلت: فالثلث؟ قال: فسكت بعد الثلث. قال: فكان، بعد، الثلث جائزا.

 

{6}

Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dediki): Bize Hasen b. Mûsâ rivayet etti. (Dediki): Bize Züheyr rivayet etti. (Dediki): Bize Simâk b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bana Mus'ab b. Sa'd, babasından rivayet etti. Şöyle demiş:

 

Hastalandım da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e haber gönderdim. (Geldi). Beni bırak, malımı istediğim gibi taksim edeyim; dedim. Razı olmadı. Yarısını (bârı) dedim. Yine razı olmadı. Üçte birini? dedim. Üçte birden sonra sükût buyurdular.

 

Ondan sonra artık üçte bir caiz (görülür) oldu.

 

 

(1628) - وحدثني محمد بن المثنى وابن بشار. قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن سماك، بهذا الإسناد، نحوه. ولم يذكر: فكان، بعد، الثلث جائزا.

 

{…}

Bana Muhammed b. El-Müsennâ ile İbni Beşsar da rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Simak'den bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivayet etti. Ama: «Ondan sonra artık üçte bir caiz (görülür) oldu.» cümlesini zikretmedi.

 

 

7 - (1628) وحدثني القاسم بن زكريا. حدثنا حسين بن علي عن زائدة، عن عبدالملك بن عمير، عن مصعب بن سعد، عن أبيه. قال:

 عادني النبي صلى الله عليه وسلم فقلت: أوصى بمالي كله. قال: (لا). قلت: فالنصف. قال (لا) فقلت: أبالثلث؟ فقال (نعم. والثلث كثير).

 

{7}

Bana Kaasim b. Zekeriyyâ da rivayet etti. (Dediki); Bize Hüseyn b. Alî, Zâide'den, o da Abdülmelik b. Umeyr'den, o da Mus'ab b. Sa'd'dan, o da babasmdan naklen rivayette bulundu. Şöyle demiş:

 

Tüm malımı vasiyyet edeyim mi? dedim.

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni dolaştı. (Kendisine) :

 

  Bütün malımı vasiyyet edeyim mi? dedim. «Hayır!»  cevâbını verdi.

 

  Yarısını? dedim. (Yine) :

 

«Hayır!» cevâbını verdi. Bunun üzerine :

 

  Üçte birini olur mu? dedim. «Evet, üçte bir de çok a!» buyurdular.

 

 

8 - (1628) حدثنا محمد بن أبي عمر المكي. حدثنا الثقفي عن أيوب السختياني، عن عمرو بن سعيد، عن حميد بن عبدالرحمن الحميري، عن ثلاثة من ولد سعد. كلهم يحدثه عن أبيه؛

 أن النبي صلى الله عليه وسلم دخل على سعد يعوده بمكة. فبكى. قال (ما يبكيك؟) فقال: قد خشيت أن أموت بالأرض التي هاجرت منها. كما مات سعد بن خولة. فقال النبي صلى الله عليه وسلم (اللهم! اشف سعدا. اللهم! اشف سعد) ثلاث مرار. قال: يا رسول الله! إن لي مالا كثيرا. وإنما يرثني ابنتي. أفأوصي بمالي كله؟ قال (لا) قال: فبالثلثين؟ قال (لا) قال: فالنصف؟ قال (لا) قال: فالثلث؟ قال (الثلث. والثلث كثير. إن صدقتك من مالك صدقة. وإن نفقتك على عيالك صدقة وإن تأكل امرأتك من مالك صدقة. وإنك أن تدع أهلك بخير (أو قال بعيش)، خير من أن تدعهم يتكففون الناس) وقال بيده.

 

{8}

Bize Muhammed b. Ebî Ömer EI-Mekkî rivayet etti. (Dediki): Bizs Es-Sekafî, Eyyûb Es-Sahtiyânî'den, o da Amr b. Saîd'den, o da Humeyd b. Abdirrahmân El-Himyerî'den, o da Sa'd oğullarının üçünden, onların hepsi de babalarından nakletmiş olmak üzere rivayette bulundu ki, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke'de Sa'd'ın yanına onu dolaşmağa girmiş. Derken Sa'd ağlamış. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Neye ağlıyorsun?» diye sorunca :

 

  Kendisinden hicret ettiğim bir yerde Sa'd b. Havle'nin öldüğü gi­bi ölmekten korktum da...  cevâbını vermiş. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üç defa :

 

«Allahım, Sa'd'e şifâ ver! Allahım, Sa'd'e şifâ ver!» diye duâ etmiş. Sa'd: Yâ Resûlâllah, benim çok malım var, fakat bana yalnız kızım mirasçı oluyor; bütün malımı vasiyyet edeyim mi? diye sormuş. Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Hayır!» cevâbını vermiş.

 

  Ya üçte ikisini? demiş. (Yine): «Hayır!» cevâbını almış.

 

  Öyle ise yarısını? demiş. (Yine): «Hayır!» buyurmuş.

 

  Üçte biri? demiş.

 

Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Üçte biri olur. O da çok a!.. Zira senin malından verdiğin sadaka sadakadır. Ama çoluk çocuğuna verdiğin nafaka da bir sadaka; karının senin malından yediği miktar da bir sadakadır. Şüphesiz ki aileni hayırla (yahut maişetle) bırakman, onları âleme el açar vaziyette bırakmandan daha hayırlıdır.» buyurmuş ve eliyle işaret etmiş.

 

 

9 - (1628) وحدثني أبو الربيع العتكي. حدثنا حماد. حدثنا أيوب عن عمرو بن سعيد، عن حميد بن عبدالرحمن الحميري، عن ثلاثة من ولد سعد. قالوا: مرض سعد بمكة. فأتاه رسول الله صلى الله عليه وسلم يعوده. بنحو حديث الثقفي.

 

{9}

Bana Ebu'r-Rabi El-Atekî de rivayet etti. (Deciiki): Bize Hammâd rivayet etti. (Dediki): Bize Eyyûb; Amr b. Saîd'den, o da Humeyd b. Abdirrahmân EI-Himyeri'den, o da Sa'd oğullarının üçünden naklen rivayette bulundu. (Bunlar) Sakafî hadîsi gibi :

 

«Sa'd Mekke'de hastalandı da Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) unu dolaşmağa geldi...» demişler.

 

 

(1628) - وحدثني محمد بن المثنى. حدثنا عبدالأعلى. حدثنا هشام عن محمد، عن حميد بن عبدالرحمن. حدثني ثلاثة من ولد سعد بن مالك. كلهم يحدثنيه بمثل حديث صاحبه. فقال: مرض سعد بمكة. فأتاه النبي صلى الله عليه وسلم يعوده. بمثل حديث عمرو بن سعيد عن حميد الحميري.

 

{…}

Bana Muhammed b. El-Müsennâ da rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülâlâ rivayet etti. (Dediki): Bize Hişâm, Muhammed'den, o da Humeyd b. Abdirrahmân'dan naklen rivayet etti. (Demişki): Bana Sa'd b. Mâlik'in çocuklarından üçü rivayet etti. Her biri kardeşinin rivayeti gibi rivayette bulundu; ve Amr b. Saîd'in Humeyd El-Himyerî'den rivayet ettiği hadîs gibi:

 

«Sa'd Mekke'de hastalandı da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu dolaşmağa geldi...» dedi.

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhâri «Cenâiz», «Megâzî», «Deavât», »Hicret», «Tıbb», «Ferâiz», «Vesâyâ» ve «Nefakaat» bahislerinin on yerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbni Mâce «Vasâyâ»da; Nesâî »Vasâyâ», «Işretü'n-Nisâ» ve «El-Yevm ve'l-leyle»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin dolaşmağa gittiği hasta Hz. Sa'd b. Ebî Vakkâs (Radiyallahu anh)'dır. Hadisin metninde tasrîh edildiği vecihle vak'a Haccetü'l-Vedâ'da yâni hicretin onuncu yılında Mekke'de geçmiştir. Süfyân b. Uyeyne bu vak'anın Mekke fethedildiği gün cereyan ettiğini söylemişse de doğru değildir. Beyhakî: «Süfyan cemaate muhalefet ederek Mekke fethedildiği gün, dedi ama doğrusu veda' haccında geçmiştir.» diyor.

 

Hadîsin buradaki rivayetlerinden de anlaşılıyor ki, Hz. Sa'd vaktiyle terk ettiği eski vatanında ölmekten korkarak ağlamıştır. Bunun sebebi, Mekke'de ölmenin hicretine yahut hicretinin sevabına dokunacağından korkmasıdır. Yahut Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile ashabı gittikten sonra Mekke'de kalmaktan korkmuştur. Çünkü ashâb-ı kiram terk ettikleri bir yere tekrar dönmekten çekinirlerdi.

 

Sa'd (Radiyallahu anh) zengindi. Bahsettiği bir tek mirasçısı, kızı Aişe (Radiyallahu anha) 'dır. Fakat bu sözle o başka çocuğu ve yakın mirasçısı olmadığını anlatmak istemiştir. Yoksa ferâiz ilmine göre asabe sayılan mirasçıları vardı. Bazıları: «Bu sözden maksat, malûm hisse sahibi mirasçı bırakmadığını anlatmaktır.» demişlerdir; hattâ kadınları kasdettiğini söyleyenler de olmuştur. Hz. Sa'd bu sözü erkek çocukları doğmazdan evvel söylemiştir.

 

Rivayete göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hz. Sa'd'in yanında birini bırakmış ve şayet Sa'd (Radiyallahu anh) Mekke'de ölürse oraya defnetmemesini kendisine tenbîh buyurmuştur.

 

Hadîsin sonunda Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in :

 

«Lâkin zavallı, Sa'd b. Havle'dir.» buyurduğu görülüyor. Bu zât'ın kıssası ihtilaflıdır. Bâzılarına göre zavallı sayılması Mekke'den hicret etmeyip orada öldüğü içindir. Buhâri'nin beyanına göre Bedir harbine iştirak etmiş; sonra Mekke'ye giderek orada vefat etmiştir.

 

îbni Hişâm bu zâtın ikinci hicrette Habeşistan'a gittiğini, Bedir harbine ve diğer gazalara iştirak ettiğini ve hicretin onuncu yılı Haccetü'l-vedâ'da Mekke'de vefat ettiğini kaydetmektedir. Başka bir kavle göre Sa'd b. Havle (Radiyallahu anh) hicretin yedinci yılında akdedilen barış sırasında Medîne'yi terk ederek ayrılmıştır. Bu kavle bakılırsa zavallılığının sebebi, kendi arzusu ile Mekke'ye dönerek orada ölmesidir. Birinci kavle göre ise sebep mutlak surette Mekke'de ölmesidir; zîrâ muhacirlikten kazandığı tam sevab elden gitmiştir.

 

Bu hadîsin Humeyd b. Abdirrahmân tarikiyle Sa'd (Radiyallahu anh) oğullarının üçünden nakledilen rivayeti mürseldir. Çünkü Hz. Sa'd'in oğulları tâbiîndendirler. Muttasıl olan ilk rivayetten sonra îmam Müslim'in bu mürsel rivayeti kitabına alması, bu babta râvilerin ihtilâfını göstermek içindir. Kaadî iyâd diyor ki : «Bu ve buna benzer şeyler,  Müslim'in kitabının başında yeri geldikçe bildireceğini va'dettiği illetlerdendir. Bâzı kimseler, onun bu gibi hadîsleri münferiden tahrîc ettiğini ve îzâh edemeden öldüğünü zannetmişlerdir. Doğrusu şudur ki : Bu şerhin başında da anlattığımız gibi, Müslim bu illetleri kitabının muhtelif yerlerinde zikretmiştir. Bu hilaf bu rivayetin doğruluğuna ve hadîsin esas itibariyle sıhhatine dokunmaz; zîra hadîsin aslı Humeyd'in Sa'd oğullarından naklettiğinden başka rivayetlerle sabit olmuştur. Müslim'in bazı ta'rîklerinde Sa'd oğularından mevsul rivayeti de sabit olmuştur...»

 

Bir hadîs hem muttasıl hem mürsel olarak rivayet edilirse sahih kavle göre ona muttasıl hükmü verilirdiğini görmüştük.

 

İlk rivayetin sonundaki: «Sa'd Mekke'de vefat ettiği için. taziyede bulundu.» cümlesi râvinin sözüdür. Bu sözü söyleyen bazılarına göre Hz. Sa'd b. Ebî Vakkaas'dır. Zührî'nin sözü olduğunu iddia edenler de vardır.